top of page
  • ezgi erkin

YENİDEN

Hoşgeldin canım kızım Ezo.


Nerde kaldın demedi. Yanlış sorular sormayı sevmezdi. Cevaplar, soruyu sorana da, cevabı verene de ağır geldi mi, sormazdı.


Kuşlu gazeli, hatırladın mı dedi? Sıcacık gülümsedik.

"Son kuşlarımdı bunlar" diyişini duyar gibiyim.


Kendime söz verdiğim bir sabaha uyandım bugün. Gücümü yeniden bulabilecek cesareti aradım bakışlarında. Vardı, silikti, yerli yersizdi. Ama vardı.


Ne zamandır yazmamışım. Oysa yazmaktı, çaresi biliyordum. Çare yoktu. Görüyordum. Ömür, bizi bir o yana bir bu yana savuracaktı, biliyordum. Olsun dedim, direnişimizin haklı gururunu yaşıyorum iliklerime dek.

Olsun.


Seni seviyorum canım kızım Ezo dedim.

Sevememişlerin toplamı kadar sevebilirim seni. Kalbim büyük, ellerim de.

Korkma.

30.03.23

89 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

İLK TAŞI EN GÜNAHSIZ OLAN ATSIN

Avuçlarımın arasına almışım yüzümü, gözümü yokluyorum, kuru. Aynı noktaya bakıyor olmalıyım son birkaç saattir. Etraftan geçenler gördü mü beni? Kim olabilirdi bu etraftan geçenler? Kendime geliyorum.

KIRILDI BARDAK

Büyük bir gürültüyle düştü bardak elimden. Yere çarpıp koluma sıçrayan o parça kolumu kanatmış fark etmedim. Acımamıştı. Kanatan çok şey gibi, acıtmıyordu artık. Düşen bardağın sesi, bir kaç aylık bir

KESTANE

Soba üzerinde kestane vardı, ortası hafif yarık. Çıtır çıtır, hafif hafif bir kızartma sesi geliyordu. Çok derinden. Kestaneleri dışarıdan görenler, burası "huzurlu bir yuva" sanacaklardı, ne komik. K

Yazı: Blog2_Post
bottom of page