top of page
  • ezgi erkin

KESTANE

Soba üzerinde kestane vardı, ortası hafif yarık. Çıtır çıtır, hafif hafif bir kızartma sesi geliyordu.

Çok derinden.


Kestaneleri dışarıdan görenler, burası "huzurlu bir yuva" sanacaklardı, ne komik.

Kestanenizi dayaktan önce mi alırdınız yoksa sonra mı diye sormuştu Ali.

Yüzünde bu işten keyif aldığını gösteren bir ifade vardı. Daha fenası o ifade yüzüne yapışmıştı, hatta zamanla yakışmış.


İçki içmediği günlerde attığı dayak, onu daha fazla mutlu ediyordu sanki. Daha bilinçli bir farkındalığa eriyor gibiydi gözleri. Bilinçli farkkındalık mı dedi, acı acı gülümsedi Elif.

Elif ismini hep sevmişimdir.

İyi ki bana bu ismi vermişler diye düşündü içinden. Hayatta seçemediği diğer bir çok şey onu pek mutlu etmemişti. Ama adını seviyordu. Neyse dedi.

Tanrıya inanmayı ilk dayağını yediği gün bırakmıştı. O yüzden Elif'in dinsel anlamıyla ilgilenmiyordu, ama Elifler bir nazlı olmaz mıydı, biraz narin.


Kestane hala çıtırdıyordu.

Ali geldi.

Kestane hala çıtırdıyordu.

Sen dedi, sen bugün ne yaptın?

Ne yapmışım dedi Elif gayrı ihtiyari

Oysa biliyordu, bir şey yapmamıştı, ama soru hep böyle başlardı.

Ne yaptın sen?

Karşısındaki insanın anksiyete atağı geçirmesinden mutluluk duyan bazıları vardır. Bazı kimseler, insan diye nitelendiremeyiz onları. Ama çok iyi görünürler.


Saymaya başladı Elif, bütün gün yaptıklarını, uyandım işte her zamanki saatinde, işe gittim, Burcuyla bir kahvaltı yaptık kantinde, sonra derslerim vardı işte biliyorsun, kürsü başkanı gelmişti yeni onunla biraz sohbet ettik, yine bir yerlerden, birilerinin talimatıyla gelmiş biri gibi duruyor. Bakalım, zorlanacağım gibi.


Cümleyi bitirmemişti ki, yüzünde bir tokat patladı.

Sohbet ettiniz öyle mi? Cümleyi duydu. Anlamıştı.


Gariptir, insan dayağa hiç alışmıyordu. Oysa onlarca kez dayak yemişti. Onlarca kez ağzı yüzü kan içinde kalmış, sabaha makyaj hileleriyle "hiç bir şey olmamış gibi" okula gitmişti.

Hiç bir şey olmamış mıydı?

Belki de olmamıştı.


Kestane hala çıtırdıyordu.


Ali elinde bir paketle çıkıp geldi biraz sonra. Elif, yüzünü çoktan yıkamış yarım kalan cümlesini içinden tamamlamıştı, ellerinin titremesi henüz geçmediyse de azalmıştı.


Paketi Elif'e uzattı Ali.

Bunu görür görmez seni bununla hayal ettim dedi.

Paketi açtı Elif. İçinden kırmızı saten bir gecelik çıktı.

Beğendin mi?


Evet dedi, çok.


Kış bahçesindeki sobayı söndürdü Elif, kestaneleri aldı sobadan. Yemediler hiç.

Geceliği giydi.


Sahiden yakışmıştı, zevkli bir adamdı şu Ali.

Zaten kendisini seçmesinden belliydi.

225 görüntüleme3 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

İLK TAŞI EN GÜNAHSIZ OLAN ATSIN

Avuçlarımın arasına almışım yüzümü, gözümü yokluyorum, kuru. Aynı noktaya bakıyor olmalıyım son birkaç saattir. Etraftan geçenler gördü mü beni? Kim olabilirdi bu etraftan geçenler? Kendime geliyorum.

YENİDEN

Hoşgeldin canım kızım Ezo. Nerde kaldın demedi. Yanlış sorular sormayı sevmezdi. Cevaplar, soruyu sorana da, cevabı verene de ağır geldi mi, sormazdı. Kuşlu gazeli, hatırladın mı dedi? Sıcacık gülümse

KIRILDI BARDAK

Büyük bir gürültüyle düştü bardak elimden. Yere çarpıp koluma sıçrayan o parça kolumu kanatmış fark etmedim. Acımamıştı. Kanatan çok şey gibi, acıtmıyordu artık. Düşen bardağın sesi, bir kaç aylık bir

Yazı: Blog2_Post
bottom of page